Çarşamba, Ekim 17, 2012

doğum günü hediyem

16 eylül benim doğum günümdü.. annem ve babam bana doğum günü hediyesi olarak gündüzleri gitmiş olduğum ufuk kreşi'nin defter, kitap, kırtasiye vs ihtiyaçlarını aldı.. hemde moldova da bana almış olduğu şarjlı motorsikletten daha fazla ödeme yaparak.. ama beni kesmedi tabii ve bisiklet aldı annemle beraber doğum günü hediyesi olarak.. geldiği günün akşamı göremedim bisikleti ama ertesi gün benim için güzel bir sürpriz olmuştu.. 

Perşembe, Eylül 27, 2012

cam temizlikçileri iş başında..

hulusi camları çok kirli görmüş olacak ki kreş dönüşü ilk yaptığı iş hemen camları temizlemeye girişmek oldu..   



benim küçük küçücük bir ördeğim vaar..

kreş günlüklerine devam ediyoruz.. şarkı öğrenme kabiliyeti iyi galiba bizim küçük sıpanın.. akşam güzel bir sürpriz şarkı söyledi bizim.. ama hareketleri bizi çok güldürdü..



Pazar, Eylül 23, 2012

kestirici beni mavili yapti

dün öğlen bir çıktık dışarı pîr çıktık. bayaa yol yürüdük, birkaç yeni ev baktık, pidecide pide yedik, hava karardıktan sonra eve doğru cıktık yayan ve yarışarak. yol üzerinde kestiriciye (berber) uğradık ve ben çok uzlu ve güzel durdum hatta o kadar güzel durdum ki babam bile çok şaşırdı ve bana dondurma aldı. berber amca da bana kırmızı balon verdi kardeşime de sarı balon. kestirici amca benim saçımı rio çizgi filmindeki mavili gibi yaptı...



Çarşamba, Eylül 19, 2012

öğretmenler olmasa...

hulusi bilal artık kreş öğrencisi.. güzel güzel gidiyor okuluna, güzel güzel geliyor.. neşeli.. ama akşamları bize sıkıntı oluşturabiliyor gündüz uyumadığı için olsa gerek :)
yeni şarkılar öğreniyor.. bunlarda birisi de
okul yolu düz gider
çocuklar bayram eder
öğretmenler olmasa
emekler boşa gider


Çarşamba, Eylül 12, 2012

anne bak babam..

dün iki ayağımızı bir pabuca sığdırdı babamız gene.. beni yani hulusiyi okula bıraktı annem ve kardeşimle beraber.. sonra da gitti.. gerçi akşam babam "okul nasıldı oğlum bugün?" diye sorduğunda "okulu sevmedim babacım.. bayıldım.. bayıldım.." dedim ama.. annem de ben okuldayken hastaneye gitti.. midesinde mikrop varmış.. neden acaba? :)) ekrem efendi iki ağaç arasına asılmış bir resim ve yazı görünce "aanne bak babam" dedi gayr-i ihtiyari.. 



Cumartesi, Eylül 08, 2012

korkma kedicik bizden zarar gelmez..

geçen akşam üstü gezmeye gittik kuzularla.. hem parka gider biraz oynarız hem de markete gider bir kaç şey alırız.. malum yarın teyzemiz gelecek köyden hazırlık yapmak lazım.. tabii parkta biraz fazla oyalandık.. kedicik gördük kaydırağın altında.. yerinden hareket etmiyor.. annesinden ayrılmış.. annesini özlemiş.. biz de teselli etmek için "korkma kedicik bizden zarar gelmez.." dedik.. hatta ayrılmak istemedik ama annemiz "çok geç olduğunu, eve iyice geç kaldığımızı" söyleyince eve gittik yavaş yavaş..



Salı, Eylül 04, 2012

çok tatlı değil mi?

uzun bir ara verdik yazılarımıza.. sebebi ise artık Türkiye'de ikamet ediyor olmamız ve henüz evimizde internetin bulunmayışı.. galiba bundan sonra (inş. kısa bir süreliğine) yazılarımıza babamız devam edecek..

bu sıralarda ekrem'in ve hulusi'nin söylediği "çok tatlı değil mi?..". ekrem annesine dönüp "anneciğim çok tatlısın" demesinden bir kaç dakika geçmeden ".. ama ben daha tatlıyım di mi?" demesi ayrı bir tatlılık.

babamız "meraklı minik" isimli bir dergi almış.. içinde uzunkulaklı yarasa ve cüce yarasa resimleri var.. ekrem efendi hemen cüce yarasaları gösterebilirken hulusi efendi hala yarasa arıyor resimde.. yatakta dergiyi okurken hulusi süt içen bebek yarasa resmi gördü ve "çok tatlı değil mi?" dedi..


Pazar, Ocak 01, 2012

Gölcük...











Konya...

Manavgatta bir gece kaldıktan sonra geldik Konyaya.. Mevlanayı gezdik... Dualar okuduk...

Babamızın üniversite şehri Konya... Eski anılarıda ziyaret oldu onun için...
Bizi misafir eden Ahmet abiyle beraber okumuş beraber kalmışlar...Bol bol züğürtlük zamanlarını anlatıp anılarını tazelediler...



Konyadada bir gece kalıp Ankaraya Esadları ziyarete doğru yola çıktık...

Antalya' da deniz...


Antalya'da hayvanat bahçesinden sonraki durağımız denizdi... Vapur gezisi yapıp şöylee bir dolandık Antalya sahillerini...


Antalya kumsal göremedik pek... Genellikle oteller kuşatmışlar...


Küçük kuzu vapura biner binmez sızdı kucağımda.. Abimiz tadını çıkardı vapurun...

Artist artist pozlar vermiş...


Babasıyla onlar gördüler ne var ne yok oralarda...



Bizde küçük kuzuyla geminin arkasından arkasından baktık.... Bu gezi son gezimizdi Antalyada.... Orada tatil yapan Sebahat halamızıda ziyaret edip Konya ya yola çıkacaktık...Halamızı gördük... Manavgata doğru yola çıktık... Yolda arıza veren arabamızı tamire götürdük... Tamirci adi ürün takınca arabaya geceleyin 11 de Konya yolunda dağın başında bir benzinlikte kaldık... Allahtan Konyada gideceğimiz babamızın üniversite arkadaşı Ahmet abinin tanıdıkları vardı Manavgatta da kalmadık gece yarısı yollarda... Geri döndük Manavgata... İlk defa tanıştığımız aile bizi misafir etti... Arabamıza çekici ayarlandı tamirci ayarlandı.. Ertesi gün düştük yollara yeniden... Kuzu uyur uyanık hatırladığı çekiciyi uzun zaman bizim arabamız kocaman kamyona bindi diye anlattı...

Hayvanat bahçesi (Antalya)


Antalya'da kuzuların en çok keyif aldıkları yerdi hayvanat bahçesi... Bugüne kadar gördüklerimizin en büyüğüydü... Ama biz hızlı hızlı gezmek zorundaydık ... Bazı yerleri es geçmek zorunda kaldık...


Kuzuları Hoca Nasrettin karşıladı önce...

Eşeğine ters binmiş olarak...:)


Kuzu kuzuyu çeker tabii... Bunlar benim kuzularım gibi keçi cinsinden olunca daha çok çekti...:)


Sevincinden şaşkına dönmüştü kuzu... Nere baksın ne yana gitsin şaşırmıştı...


Şimdi sayıklıyor oraları... Anne zebraları görmeye gidelim.. Anne denize yüzmeye gidelim... Bu defa korkmayacam söz denize girecem...:)


Yapay göller cansız hayvanlar...


Sukaplumbağalarını göstermeye çalışıyor Durmuşali amcası kuzuma...


Aslında çok tasvip etmiyoruz hayvanat bahçesi kavramını... Doğal evlerinde olması gereken hayvanları cam kafesler ardına kapatılması biraz canice geliyor.. Ama yaşadığımız dünyada tavuk horoz görmek için bile hayvanat bahçesine gitmek zorunda kalınıyor...


Kuzularda hayvan hastası olunca... Eğer varsa gittiğimiz yerde hayvanat bahçesi mutlaka uğradık...


Biraz çekingen kaldılar timsahlara boa yılanlarına... Cam ardından bile olsa ürkütücüydü...:)


Bukelemunlar sevimli geldi ama...


Daha küçük daha sevimliydiler...


Başka hayvanat bahçelerine göre daha ferahtı hayvancağızların kaldıkları yerler...Bazı hayvan türleri beraber kalıyorlardı... Ceylanlar, geyikler...


Bu kadar geniş alanda görmekte zorlandılar kuzular hayvanları tabii...:)


Serinleyen kaplanlar,


Yüzen kaplanlar Antalya sıcağında daha iyi bir çözüm yok tabii...:)

Aslanlar vardı... Uyuşmuş mayışmış...

Kafes ardından baktı kuzular...


Önce çekindi küçük kuzu


Sonra baktılar kafes sağlam ....



Ama aslanlar insanlardan sıkılmıştı ....:(


Vahşi hayvanları izlemek için teraslar vardı... Çay vs içmek içinde kullanılan...


Yeşilliği seyretmek güzeldi...


Kuzular yorgundu o kadar gezmekten...


Abi daha yorgundu arabada o gezdiği için...:)


Ekrem ise kucak yorgunu...:)


En çok açlık vuruyo bizim kuzuları tabii...:)


İki dişi vardı küçük kuzunun sade... Genede herşeyi kemiriyodu o iki dişiyle...:)


Doydukça keyifleri yerine geldi...:)


Sabah kahvaltıda yüzüne bakmadıkları poğaçalar börekler pek tatlı geldi o yorgunlukta...:)


Akbabalar... Geniş bi yamaca çekilen telle kafeslenmişlerdi...


En sevimlileri bana göre kuşlardı hayvanat bahçesinin... Papağanlar, bülbüller, muhabbet kuşları...


Maymunlar ...

Çok belli olmamış fotoda ama envai çeşit uçamayan kuş türü vardı... Pelikanlar, flemingolar, kuğular...


Ceylanlarla beraber yaşıyolar...


Devekuşları....


Artık kuzuların pek ilgisini çekmiyorlar.... o kadar yorulmuşlardı ki...


Kuş türleri daha çok ilgisini çekiyo küçük kuzunun...


Tabelalarını bile hayran hayran seyretti...:)